Toprak bardakta bekletilen suyun pH değerinin normal sudan daha düşük çıkmış olması toprak bardağın suyu daha nötr tuttuğu sonucuna ulaşılabilmesine imkan sağlamaktadır. Toprak ve su analizleri birlikte değerlendirildiğinde testiden suya geçen organik maddelerin ayrışarak suyun asiditesini arttırmış ve suyun kimyasal yapısında değişiklik meydana getirmiştir. Ayrıca bardaktaki gözenekli yapı sebebi ile havadaki karbondioksit suya karışarak karbonik asit oluşturmuş ve pH’ı düşürmüştür. Bu durum bardağın suyu daha nötr tutmasını sağlamış ve daha iyi içilebilir bir suyun elde edilmesine katkı sağlamıştır.
Klorür (Cl-) iyonu insan sağlığı açısından bir tehdit oluşturmamaktadır. Yüzey sularında klorür konsantrasyonu genellikle 100 mg/L’nin altındadır. Sağlıklı bireyler için tatlı su kaynaklarından alınması koşuluyla yüksek miktardaki klorürün herhangi bir zararı bulunmamaktadır. Analiz sonuçlarına göre Kızılhisar Bardağı’nın içinde bekletilen suda bulunan 9,62 mg/L oran bardağın suyu mikroorganizmalardan daha iyi korumaya yardımcı olarak uygun koşulları sağlayarak suyun içilebilirliğini artırmaktadır.
Nitrat, genellikle doğal alanlarda bitkisel ve hayvansal atıkların parçalanmasıyla ortaya çıkarak yeraltı suyuna karışabilmektedir. Nitratın içme suyunda yüksek miktarda bulunması insan sağlığı açısından tehlike oluşturacağı için düşük nitrat seviyeleri genellikle içme suyu kalitesi için tercih edilmektedir. İçme suyunda nitrat konsantrasyonu 44 mg/L’yi, nitrit konsantrasyonu da 3.3 mg/L’yi aşmamalıdır. Analiz sonuçlarına göre Kızılhisar Bardağı’nın içinde bekletilen suda bulunan 0,89 mg/L nitrat oranı suyun içilebilirliği açısından uygun koşulları sağlamaktadır. Analiz sonuçlarına göre sudaki nitratın bardak içerisinde bekletildikten sonra azalmış olması kanser gibi rahatsızlıkların önlenmesi açısından bardağın önemini ortaya koymuştur.
Sodyum (Na+) iyonu bütün su kaynaklarında mevcuttur. Ancak yüksek tansiyon gibi bazı hastalıkları tetiklediği bilinen sodyum elementinin içme suyunda 100 mg/L’den az olması önerilmektedir. Analiz sonuçlarına göre Kızılhisar Bardağı’nın içinde bekletilen suda bulunan 7,50 mg/L sodyum oranı suyun içilebilirliği açısından uygun koşulları sağlamaktadır.
Sülfat (SO4=) iyonu da sodyum gibi doğal sularda yaygın olarak bulunmaktadır. 300-400 mg/L’nin üzerindeki oranlarda suya istenmeyen bir tad vermektedir. Küçük çocuklarda 600 mg/L’nin üzerinde, büyüklerde ise 1000 mg/L civarında alınması geçici ishale sebep olmaktadır. Tad problemi de göz önüne alındığında, sülfatın içme suyunda 250 mg/L’nin altında olması tavsiye edilmektedir. Analiz sonuçlarına göre Kızılhisar Bardağı’nın içinde bekletilen suda bulunan 82,30 mg/L sülfat oranı suyun içilebilirliği açısından uygun olduğunu gösterir.
Sertlik; Testi içindeki suyun sertliği testiyi oluşturan bileşenlerin içindeki Ca, Mg gibi elementlerden kaynaklıdır. Bardakta beklemiş suyun sertliği artmış olsa da yine suyun sertliği yumuşak kategorisinde kaldığı için insan sağlığına yönelik herhangi bir risk oluşturmamaktadır.
İçme suyu kalite parametreleri kriterlerine göre kabul edilebilir değerlere yer verildiği TSE 266, EC (Avrupa Birliği) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) raporlarda geçen değerlerle testi içerisindeki suyun değerlerinin uyumlu olduğu görülmüştür.
Gerçekleştirilen toprak analizi sonuçlarına dayanarak çömlek yapımında kullanılan toprağın bileşenlerinin yorumlanması aşağıda verilmiştir:
SiO2 (Silikon Dioksit): SiO2, çömlek yapımında en önemli bileşenlerden biridir ve analizi yapılan toprakta bulunan yüksek SiO2 içeriği (%44,73), genellikle çömlek yapımı için iyi olduğu için bardakların yapısal bütünlüğüne katkıda bulunmaktadır. Al2O3 (Alüminyum Oksit): Al2O3, bardağın dayanıklılığını ve ısıya karşı direncini artıran bir elementir. %20,22 oranındaki Al2O3 içeriği, bardağın mekanik gücünü ve ısıya dayanıklılığını artıran unsurlar olarak değerlendirilebilir. Fe2O3 (Demir Oksit): Fe2O3, bardaklara tipik kırmızı rengini vermektedir. %9,06'lık bir oran, estetik bir görünüm sağlar ve aynı zamanda pişirme sırasında bardağın sertleşmesine yardımcı olur. MgO (Magnezyum Oksit) ve CaO (Kalsiyum Oksit): Düşük MgO ve CaO içerikleri bardak yapımında sorun oluşturmayabilir; ancak bu bileşenlerin oranları çömleğin sertleşme sürecini ve dayanıklılığını etkileyebilir. Na2O (Sodyum Oksit) ve K2O (Potasyum Oksit): Bu bileşenler çömlek yapımında genellikle az öneme sahiptir, ancak yüksek oranlarda sodyum ve potasyum, çömleğin erime noktasını etkileyebilir.
İz Elementler: İz elementlerin bazıları çömlek yapımında sorunlara yol açabilir. Özellikle yüksek V, Ni ve As konsantrasyonları, çömleğin kalitesini ve çevresel güvenliğini etkileyebilir. Genel olarak, bardak yapımında Kızılhisar’da kullanılan toprağın kimyasal bileşimi, özellikle yüksek silika ve alüminyum oksit içeriği ile çömlek yapımı için oldukça uygun görünmektedir. Ancak, çömlek yapım sürecinin başarısı sadece kimyasal bileşimle değil, aynı zamanda toprağın fiziksel özellikleri ve pişirme süreciyle de yakından ilişkilidir. Zr (Zirkonyum), Nb (Niobyum), Mo (Molibden), ve diğer nadir elementlerin topraktaki varlığı, genellikle doğal minerallerin bir sonucudur. Yüksek konsantrasyonlarda, çömleklerin renk ve yapısal özelliklerini etkileyebilirler. Ancak, verilen ppm değerleri bu elementlerin önemli bir etki yapacağını göstermemektedir. Ag (Gümüş), Cd (Kadmiyum), Sn (Kalay): Bu ağır metallerin varlığı, çevresel ve sağlık açısından endişe kaynağı olabilir. Özellikle Cd ve Pb (Kurşun) gibi toksik metallerin varlığı, çömleklerin kullanım alanlarını sınırlayabileceği için pişirme yöntemlerinin usulüne uygun olarak gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. Ba (Baryum), La (Lantan), Ce (Seryum): Bu elementlerin yüksek oranları, çömleğin fiziksel özelliklerine etki etmektedir. Özellikle Baryum, çömleğin ağırlığını ve yoğunluğunu artırabilir. Th (Toryum), U (Uranyum): Bu radyoaktif elementlerin düşük konsantrasyonları (Th 21 ppm, U < 0.6 ppm), çömlek yapımında önemli bir risk oluşturmazlar. Pb (Kurşun), Hg (Civa), ve diğer toksik elementlerin varlığı, özellikle Pb 31.9 ppm ve Hg 0.3 ppm, çevresel ve sağlık açısından endişe yaratabilir. Toprağın pişirilmesi sırasında bu zararlı metaller deforme oldukları için bu metallerin toksisitesi, çömleğin kullanımında olumsuz bir durum oluşturmamaktadır.
Örneğe ait X-Işını Difraktoramı/Kırınım deseni değerlendirildiğinde yarı kantitatif olarak değerlendirilen toz hale getirilmiş numunenin mineral bileşiminde kuvars, kaolinit, illit/mika, hematit, plajiyoklas ve smektit olduğu tespit edilmiştir. Hematit oranının yüksekliği çömleğe sağlamlık katarken aynı zamanda bardağın renginin kırmızı olmasına sebep olmaktadır. Üç ana kil minerali olan kaolinit, smektit ve illit/mikanın bulunması bardak toprağının karışımında kilin bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca kilin varlığı çömleğin ısıya dayanıklığını artırdığı gibi seramiğin camlaşmasına da katkı sağlamaktadır. Kuvarsın varlığı pişme sırasında ortaya çıkan inversiyon sebebiyle hacimde genişleme meydana geleceği bilindiği için pişirme sırasında çömleklerin birbirine bitişik dizilmemesi oldukça önemlidir. Plajiyoklasın varlığı ise çömleğe parlaklık vermektedir. Tüm bu maddeler birlikte değerlendirildiği zaman Kızılhisar Bardağı yapımında kullanılan toprak karışımın bardağın fiziki yapısını güçlü kıldığı sonucuna ulaşılabilmemize imkân sağlamaktadır. Tüm veriler dikkate alındığında, analizi yapılan toprağın çömlek yapımı için genel olarak uygun olduğu görülmektedir.
Kızılhisar Bardağı
Telif Hakkı © 2024 Kızılhisar Bardağı - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Destekli
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.